Kültür-sanat Köşesinden

Kültür-sanat Köşesinden


  • Kayıt: 04.11.2013 22:26:00 Güncelleme: 04.11.2013 22:26:00

Değerli okuyucular, 

Eskiler derler ki; Zaman içinde yaşadığın andır. Dün geçmiştir, onu geri getirmen, geçmişi yeniden yaşaman mümkün değildir. Yarın henüz gelmemiştir. Yarına çıkıp çıkmayacağın ise belli değildir.

Öyleyse sen bugünü değerlendirmeye bak. Bugünün kıymetini anlamaya bak. 

Zaman, insanın elinde büyük bir imkan. Aynı zamanda önemli bir emanet...

Zamanın da hesabını vereceğiz. Evet, günü gelince... Yaşadıklarmızdan, yaptıklarımızdan ve zamandan. Ömürden ve emanetimize verilen vakitlerden.

Zamanı ne yaptık? 

Zamanı nerede harcadık? 

Zamanı nasıl değerlendirdik?

Hayatın geçici olduğunu herkes bilir. Herkes günün birinde buralaraı terkedip gideceğine inanır. İnanır da, ciddiye alır mı? İşte sorun burada. Kişi öleceğini bilir de bu gerçeği ciddiye alır mı?

İşte bugün var olan, yarın bir bakıyorsunuz ki gitmiş... Dünyadaki nöbeti sona ermiş. Onun yerine başkaları gelmiş... 

Eski nesiller gitmiş, yeni nesiller onların yerini doldurmuş...

Onlar da günü birinde gidecekler... Onların da yerini başkaları dolduracak.

Kimileri kabul etmese de, bu hayatın devamı var... 

Hatta, dünyada olanlara bakacak olursak; bu hayatın mutlaka devamı olmalı. 

Her şeyin hesabını vermeli insanoğlu adaletin gereği olarak. Hakkın yerini bulması için.  

Kişi yaptığı iyi şeylerin karşılığını almalı. Yaptığı kötülüklerden dolayı da ödülden mahrum kalmalı, ceza almalı. 

Yoksa adalet olmaz. Yoksa, insan iyi olmaz. Yoksa kötü insanlar, yaptıklarının karşılıksız kaldığını gördükçe daha da kötü olurlar.

Nitekim şimdi öyle değil mi?

Adam, öte dünyaya, öte dünyadaki hesaba inanmıyor. Burada da kanundan bir şekilde kurtuluyor. Adam güçlü. Kanun onun yakasına yapışamıyor, ona ceza veremiyor. 

Böyleleri kötülük, haksızlık, zulüm yapmaya devam ediyor. Dünya onların yüzünden kötülüklerle doluyor.

Zaman geçici... Ve ötesi var.

Ötede, bugün sahip olduğumuz imkanlar yok. Daha başka bir hayat, daha başka şartlar var orada...

Bu dünyadaki zamanı, yani bize emanet edilen vakti iyi değerlendirmek akıllılık değil mi?

Emaneti, ancak dürüst insanlar taşır. Zaman (ömür) emanetini taşıyacak kadar dürüst olmak gerekmez mi?

Gün akşama doğru ilerliyor...

Her insanın hayatı bir gün gibi değil mi? 

Sabahı var, öğlesi var, akşamı var.

Biz “İyi akşamlar efendim”, “İyhi günler efendim”, “Sabah-ı şerifleriniz hayrola” diyelim. Diyelim de, gündüzü iyi geçmeyenin gecesi iyi olur mu? Gecesi hayr ile geömeyenin sabahı şerif olur mu?

Yine de gündüzünüz, akşamınız, geceniz güzel olsun efendim.

 

İyi okumalar dileğiyle…

 

kerimece@hotmail.com