Kültür-Sanat Köşesinden - 2

Her mevsim kendine göre güzeldir derler. Kış da kendisine göre güzeldir. Onca soğuğa, onca zorluğa, onca ürkütücü oluşa rağmen...


  • Kayıt: 14.01.2013 08:41:00 Güncelleme: 14.01.2013 08:41:00

Değerli okuyucular!

 

Her mevsim kendine göre güzeldir derler. Kış da kendisine göre güzeldir. Onca soğuğa, onca zorluğa, onca ürkütücü oluşa rağmen...

Elbette bir şeyin güzel oluşu kişiden kişiye, anlayıştan anlayışa değişir. Kışı Sibirya’da yaşayana değil, Sahara’da yaşayana sormalı. Kimileri özlemle bir miktar kar yağsa da bir güzellik yaşasak derken, diğeri beyaz bir dünyadan bıkar. Kimileri kar beyazlığının bütün kirleri örtmesini beklerken, diğerleri biraz güneş, biraz yeşillik arar. Kimileri yayla hayatını tercih eder, kimisi denize aşıktır. Kimisi tabii bir hayatı daha zevkli bulurken, bazıları modern aletlerle yaşamayı mutluluk sayar.

Öyle ya insan kadar zevk, insan kadar bakış açısı vardır. Herkesin aynı düşünmesini, aynı şeyden aynı derecede zevk almasını beklemek abestir. Herkes kendine göre bir şeyi sever, bir şeyi daha güzel bulabilir.

Kış kimileri için kâbus, kimileri için kayak mevsimi. Kar bazıları için hayatı zorlaştırırken, bazıları için de geçim kaynağı.

(Derler ki eskiden adamın birisinin iki damadı varmış. Biri çiftçi, diğeri kerpiç ustası imiş. Adam bir gün çiftçi olan damadını ziyaret etmiş. Nasılsınız evlat diye sormuş. Damadı: Eğer yağmur yağarsa iyiyiz, iyi olacağız. (Öyle ya yağmur yağarsa mahsul bol olacak. O da onları satıp geçimini sağlayacak) Adam sonra oradan ayrılıp kerpiççi olan damadının yanına gitmiş ve ona da nasılsınız evlat diye sormuş. İkinci damadı da: Eğer yağmur yağmazsa iyiyiz, iyi olacağız demiş. (Yani yağmur yağarsa kerpiçler kurumaz. O da kerpiç satamaz ve maddi açıdan sıkıntı yaşar. Adam belki de ellerini açmış ve şu Allah’ın işine bak demiştir.  ) 

İşte böyle birisi yağmurun yağmasını, diğeri yağmamasını hayat kaynağı sayar. Demek ki değerlendirmeler kişinin durumuna göre değişir. Herkes kendi açısındanolaylara bakar.

Kim ne derse desin, kim nasıl bakarsa baksın; dört mevsim tabiatın dengesi, hayatın kaynağı ve devamı. Eğer mevsimler böyle olmasaydı yeryüzünde hayat olmazdı. Yaratan böyle yaratmış, düzeni kuran böyle kurmuş. Ne yeryüzünde, ne gökyüzünde, ne de fezada bir çatlaklık, bir uyumsuzluk, bir düzensizlik yok. Her şey bir hesaba, bir plana göre kurulmuş, devam ediyor. Bu denge içerisinde kış mevsiminin de bir yeri var. Bazı yerlerde karın az yağması, bazı yerlede çok yağması da bu dengenin bir parçası. Ama asla rastgele değil.

İnsana düşen şikayet etmek değil, bu işin hikmetini anlamak ve zamanın değerini bilmektir.

Bir yıl önce bir kış geçip gitti. Daha önceki yıllarda da nice kışlar geçip gitmişti. Demek ki zaman yerinde durmuyor. Saatler işliyor, mevsimler geçiyor. Yıllar yılları kovalıyor. İnsan her yıl, her kış bir yaş daha yaşlanıyor. Heyhat yeni yılın geldiğini kutlayanlar, giden yılın ardından hüzünlenmiyorlar. Kaybolan biri yılın ardından hayıflanmıyorlar.

Unutmamak gerekir ki bir gün gelecek yaz da bitecek kış da. Bu dünyadan elini eteğini toplayıp gidenler için ne kışın bir anlamı var, ne de baharın. Ne karın yağması, ne yağmurun yağması onları ilgilendirmez.

Zamanın kıymetini bilenlere selam olsun.

İyi okumalar dileğiyle.

 

e-mail: kerimece@hotmail.com

 

 

DERT OLUR SONRA

Vakti zamanında demişti babam;
Kalmasın içinde dert olur sonra...
Gönülden bir duygu şiir vesselam
Türkçeyi bilmesi şart olur sonra...

Kar gibi beyazdır helal ise süt,
İstersen şenliği dinle bir öğüt,
Yürekte sen yine sevgiyi büyüt
Taze soğan bile kart olur sonra...

Fırtına büyük zor Temel’in işi,
Balyoz gibi inmiş kırılmış taşı,
Terörist tanıktır orduya karşı
Bu vatan düşmana yurt olur sonra...

Tanıdık arama muhabbet sanal,
İstavroz gizlemiş en önde hilal,
Atlantik ötesi barışı hayal
Karşıdır Türklüğe sert olur sonra...

Nasreddin Hoca’mız içinde halkın,
Kesme kuyruğunu eşeğin sakın,
Kimi kısa, kimi uzun der çirkin
Kiminin itleri dört olur sonra...

Kara kış eylese geceyi zindan,
Sabırla baharı beklesin 
insan,
Ressam Halil, sever, değildir pişman
Ocak, şubat derken mart olur sonra...

Halil GÜLEL
Düsseldorf/Almanya

 

2012 Platform Şiir Yarışmasında beğenilen şiirlerden:

 

BİLMİYORUM

Bir rüzgara kapıldım gidiyorum,

Fırtına mı boran mı bilmiyorum.

Ateşlerde kavruldum tütüyorum,

Cehennemi suzan mı bilmiyorum.

 

Ummanlardan çaylara akıyorum,

Göz yumup maziye bakıyorum,

Savruluyor nevgazel döküyorum,

Mevsimler hep hazan mı bilmiyorum.

 

Yıldızlara varıpta dönüyorum,

Gecelerde güneşi arıyorum,

Su içinde suları suluyorum,

Aşk ki; aklı bozan mı bilmiyorum.

 

Çizik çektim ne varsa bana dair,

O'ndan başka herşeyimmiş vesair,

Kelimeler ile olunmaz şair,

Yazdıran mı yazan mı bilmiyorum.

 

Mecnunluk en son durağım viraneyim,

Bülbülüm gül elinden divaneyim,

Narı harda kanatsız pervaneyim,

Aşık; candan bezen mi bilmiyorum.

 

Cengiz Halıcı

Amsterdam

 

 

BEN VE NEDENSİZLİK

Ömrümün baharında çiçeksiz, bülbülsüz zamanlardayım!

Yüklemsiz cümleler gibi anlamsızım sensiz…

Ben hayatın satranç tahtasında onaltı parçaya bölünmüş,

Yutulmayı bekleyen piyonların her biri…

Aşk okulunun matematik defterinde yarım kalmış denklem,

Tarihin tozlu raflarında, papirüs kağıtlarında,

Bir yanı eksik, okunamamış, anlamsız bir belge…

Şifreleri sende saklı çözülmez bir gizli sır gibiyim.

Hayat denizinde yüzme bilmeyen deniz kızı,

Ben sonbaharda sıcak ülkelere göç edemeyen,

Bir kanadı kırık soğuktan üşüyen serçe kuşu,

Hazanlarda rüzgarın savurduğu mecalsiz bir yaprak,

Gel de şu gönlümün içindeki oluklardan akan sele bak.

Sen gök yüzünden yere inemeyen Zöhre,

Gönül Babil kuyusunda Harut ve Marut.

Cehennem ateşine bile değil denk

Feleğin bize ettiği oyuna bak!

Ben bir ressamın tuvalinde yarım kalmış manzara,

Sen fırçasının ucunda kuruyup kalmış boya.

Tamamlanmaz bu fotoğraf o İlah emretmeyince…

Biz iki ayrı mısradan oluşan tek bir beyit,

Ben kafiye sen redif,

Bu parçaya hakim tem tarifsiz.

Yakar yüreğimi bunca şey ama hepsi nedensiz…

 

Fatma Mustafa

Gümülcine/Yunanistan

 

GÖÇÜN 50. YIL MARŞI

 

Başlangıcı malum öküz parası

Ahlak çöktü artı gurbet yarası

Günden güne büyür göç faturası

Göçle gavurlaştı sonumuz bizim

 

Ceddimizin ünü sarmışken arşı

Göçle herşeyimiz Türklüğe karşı

Kaçımız tam bilir İstiklal marşı

Göçle gavurlaştı dünümüz bizim

 

Elli yılda neler neler yitirdik

Gün oldu rüzgara karşı tükürdük

Tam kıbleye karşı çişe oturduk

Göçle gavurlaştı yönümüz bizi

 

Hep derdik biz aşı tutmaz gövdeyiz

Ramazan ve Kurban biz görevdeyiz

Paskalya Noel, bizler evdeyiz

Göçle gavurlaştı günümüz bizim

 

Artık canlar malın yolunda yonga

Giyim kuşam çoktan alafranga

G-string, bikini, mayo ve tanga

Göçle gavurlaştı donumuz bizim

 

Göç silahı bizi vurdu vuralı

Kızım ecnebiye gelin varalı

İstisnalar bozmasa da kuralı

Göçle gavurlaştı kanımız bizim

 

Nikah mı yapar hiç gardaşla bacı

Formalite bile olsa çok acı

Kâr etmez bu derde tıbbın ilacı

Göçle gavurlaştı genimiz bizim

 

Sazımızda uyum denen bir fasıl

Uyum diye uyutuldu bu nesil

Ne taharet vardır ne vardır gusül

Göçle gavurlaştı dinimiz bizim

 

Hakiki Kabakçı

Grimbergen/Belçika