Çocuk bakım ödeneği skandalının ardından devlet otoritesinin daha iyi denetimi için 10 teklif


  • Kayıt: 20.09.2021 16:27:55 Güncelleme: 20.09.2021 16:30:31

Çocuk bakım ödeneği skandalının ardından devlet otoritesinin daha iyi denetimi için 10 teklif

Salih Türker

Bölüm 1
Hollanda parlamentosunda 2020 yılının aralık ayında okunan çocuk bakım ödeneği raporunda, vergi dairesinin kasıtlı olarak ayrımcılık yaptığı ispat edilince, III. Rutte hükümetinin tüm bakanları istifa etmek zorunda kalmıştı. Vergi dairesinin sistemli bir şekilde; içinde Türkler’in de olduğu, çocuk bakım ödeneği alan çifte uyruklu aileleri, kasıtlı vergi dolandırıcılığıyla yıllarca haksız yere suçladığı ortaya çıkmıştı. Söz konusu aileler kara listelere alındı, kendilerine vergi cezaları kesildi, borç batağına düşürülüp mahkemelerde süründürüldüler; taciz edildiler. Bazı ailelerin parçalanmasına bile sebep olundu.

Vergi dairesinin bu denli hukuksuzluk yaptığını hükümet neden göremedi veya olanlara niçin göz yumdu? Hükümet, kamu baş denetçisinin (ombudsman) ikazlarına ve milletvekillerinin bilgi taleplerine neden cevap vermedi? Hükümet, kendi kararlarını uygulatırken vatandaşların bu denli mağdur olduğunu neden fark etmiyor? Bu durumları araştırıp ortaya çıkartmak hangi denetim kurumlarının göreviydi? Ailelerin ödenek hakları neden başvuruda değil de ancak yıl sonunda karara bağlanıyor? Bunlar gibi daha nice sorular kafalarımızı kurcalıyor. Bir yandan tüm bu sorulara cevap aranırken diğer yandan devlet otoritesi ve denetiminin güvenirliği tartışmasının gün geçtikçe büyüdüğünü görmekteyiz.

CDA Partisi milletvekili Pieter Omtzigt
Bu denetim tartışmasının başını çeken, Hollanda siyasetinin ve devlet kurumlarının işleyişini yıllardır araştıran CDA Partisi milletvekili Pieter Omtzigt olmuştur. ‘Vergi dairesinin yaptığı hukuksuzluk aslında devletin derininde kökleşmiş bir başka problemin sonucudur’ diye ifade eden Pieter Omtzigt, olayların derinine inilmezse daha nice skandallarla da karşılaşabileceğimizi bildirdi. Pieter Omtzigt’e göre Hollanda devletinin asıl sorunu, otorite ve denetimin birlikte işleyememesidir. Bu sorunun çözülmesi için güçler ayrılığı (Trias Politica) işlevinin yenilenmesine kadar inilmesi gerekmektedir. Bu sorunu kökten çözmek için ise 10 teklifte bulunmuştur.
Size bu yazımda, Hollanda’da devlet otoritesi ve denetiminin neden zayıf olduğunu açıklayacağım ve onarımı için sunulan tekliflerden bir tanesini aktaracağım. Geri kalan teklifleri sonraki yazılarımda ele almaya devam edeceğim.

150 yıl önceki devlet mekanizması da aynı şekilde işliyordu
Pieter Omtzigt, 2021 yılının şubat ayında, Amsterdam’daki De Balie Tartışma Merkezi’nde ‘Otorite ve Denetim’ hakkında bir konferans verdi. Konferansına, Jacop-Jan Cremer’in 1863 yılında yazdığı, ‘Fabrikanın Çocukları’ adlı kısa romanından bir parça okuyarak başladı. Bu romanda, o tarihlerde Leiden şehrindeki tekstil fabrikalarında fakir aile çocuklarının zor şartlarda çalıştırıldığını, taciz edildiklerini, vücutlarının çalışmaktan kanadığını ve bazılarının ölüme terk edildiklerini okuyabilirsiniz. Çocukların çalıştırılması o dönemde Hollanda genelinde ve hatta Avrupa’da normal hayatın bir parçasıydı.

Jacop-Jan Cremer, 1863 yılında kendi romanını La Hey’de kral III. Willem’a, bakanlara, milletvekillerine ve bütün halka okuduğunda da bu bir skandal olmuş ve birçok insana Hollanda’daki çocuk işçiliği ve istismarını sorgulatmıştı. Leiden ve La Hey arası 18 kilometrelik kısa bir mesafe olmasına rağmen iki ayrı şehirde yaşanan hayatlar arasında ışık yılları kadar fark vardı. Mikrofon, kamera o zamanlar yoktu. Bu çocuk işçiliği skandalından ancak 11 yıl sonra ilk çocuk kanunu (Kinderwetje) çıktı ve çocuk işçiliği kısmen kısıtlanmaya gitti. Aslında, çocuk işçiliği uygulamada devam etti çünkü denetleyen herhangi bir kurum mevcut değildi. 1901 yılında zorunlu eğitim kanunun (Leerplichtwet) gelmesiyle ve okula gitmenin, çalışan çocuklar için bir alternatif olarak sunulmasıyla çocuk işçiliğe son verilebildi. 150 yıl geriye baktığımızda bazı devlet mekanizmalarının hala şimdiki ile aynı şekilde yavaş işlediğini görmekteyiz.

Şu anda da hükümet, vergi dairesinin yıllardır devam eden hukuksuzluk skandalına sessiz kalmaktadır. Hollanda’da neler olup bittiğini fark edemediler. Bu durum hükümetin, bakanlıkların ve milletvekillerin toplumdan gittikçe koptuğunun işaretidir. Toplumun sesi ve şikayetlerinin, yetkililer tarafından ancak bir skandal olunca ciddiye alındığı bir dönemde yaşamaktayız.

İşleyişin uzun sürmesi Hollanda devletinin bir gerçeğidir
Geçmişte yaşanan çocuk işçi skandalına büyük tepkiler gelmesine rağmen yine de hemen değişikliğe gidilemedi. Uzun zaman bu sorunu çözmek için harekete geçilemedi. Sorunlara önleyici tedbirlerin alınmaması, işleyişin uzun sürmesi Hollanda bürokrasisinin bir gerçeğidir. Geçmişte de buna şahit olundu. Sorunlar siyasetin dışına taşınarak onlardan kurtulunmaya çalışılıyor. Özel bir komisyon kuruluyor, araştırmalar yapılıyor, sorunlar tekrar değerlendiriliyor ve olayın siyasi bir boyutu varsa ancak o zaman harekete geçiliyor. Harekete geçmek ise genellikle sevilmeyen şeyin yasaklanmasıyla oluyor. Oysa skandalların temelindeki sorunlara bakılmalı: çocuk işçiliğinde olduğu gibi. Ancak 1901 tarihinde gelen eğitim kanunuyla 1874 yılındaki skandala temelinden çözüm getirildi.

Çocuk bakım ödeneği skandalıyla çocuk işçi skandalı arasında benzer yönler vardır. Kağıt üzerinde, devlet mekanizmaları çok iyi tasvir edilmiştir ve birçok kurumun onayından geçmiştir. Ama zamanla, bu mekanizmaların düzeni bozulmuştur. Hükümet ve milletvekilleri popüler olaylarla uğraşarak, dosyaların derinine inmeyerek, dış siyasete fazla zaman ayırmaları ve devlet kurumlarının çalışmalarında kolay yolu seçerek birçok sorunun üzerini kapadıklarını zannettiler. Tasvir çok güzeldi ama uygulanması gerektiği gibi olmadı. Pieter Omtzigt devlet mekanizmasının işlevinin onarılması ve vatandaşın devlete ve denetime olan güveninin tekrar kazanılması için 10 adet teklif sunuyor. Bunlardan ilki aşağıdaki gibidir.

1. Anayasa Mahkemesi kurulmalı:
Belçika, Fransa, Almanya ve İtalya vatandaşları kanunların anayasaya uygunluğunu sorgulayabiliyorlar. Hollanda’da ise anayasayı takdir ederiz ama hiçbir hukuki dava için onu baz alamayız. “Ne işe yarıyor o halde anayasa?” Diye bir soru geliyor aklımıza. Ayayasa Mahkemesi kurulursa: bir milletvekili anayasanın 68. maddesine göre, bilgi edinme hakkı gereğince hükümetten önemli belgeleri isteyebilir. Aynı şekilde vergi dairesinden de gerekli olan dosyaları isteyebilir ve bu konular hakkında soruşturma yapabilir. Ancak bu şekilde, olası yeni skandalların önüne geçilebilir.

Bir sonraki yazımda, Pieter Omtzigt’in 2. teklifi olan yeni bir seçim sistemi ve 3. teklifi olan kamu işlerinde vatandaşların hak ve hukukunun korunması konularını ele alacağım.

Şimdilik hoşça kalın.