TÜRK KÜLTÜRÜNDE KADIN


  • Kayıt: 04.07.2022 11:27:59 Güncelleme: 04.07.2022 11:29:41

TÜRK KÜLTÜRÜNDE KADIN

Doç. Dr. Zeliha Tekin

“Türk budunug atı küsi yok bolmazun tiyin kangım kaganıg ögüm katunug kötürniş tengri il birigme: Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye, babam kağanı, annem hatunu yükselten tanrı”

-Bilge Kağan Abidesi-Doğu Cephesi-

Orta Asya’da yaşamış olan Türk kadınlarının sosyal statüleri, yönetimdeki pozisyonları ve eğitim seviyeleri hakkındaki bilgilerimiz oldukça sınırlı olmasına rağmen Türk kitabelerinde özellikle de Orhun Yazıtlarında “hatun ve hatunun buyruğu” ile başlayan yönetimsel ifadelere ve kadının üstün tutulup övüldüğü satırlara sıkça rastlanmaktadır. “Hatun” lakabı ilk kez Göktürkler zamanında “devlet yönetiminde hak sahibi kadın” anlamında kullanılarak kayda geçmiştir. Bu yüksek konuma bakarak kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olduğu ve erkekler kadar iyi bir eğitim aldığı söylenebilir. İslam öncesi Türk devletlerinde kadının konumunu incelediğimizde görüyoruz ki o döneme ait diğer toplumların aksine kadın el üstünde tutulmuştur. En iyi şaman bile kadınlar arasından çıkmıştır.

Türk mitolojisinde kadınların liderlik özelliklerinin vurgulandığı pek çok anlatı yer almaktadır. Örneğin Türklerdeki anaerkil özellikleri ilk kez Göktürk yazıtlarında (Kültigin Yazıtı’nın doğu yüzünde) adı geçen Şefkat Tanrıçası Umay Ana Miti’nde görmekteyiz. İskitlerin Tomris Hatun’u da “Pers kralına boyun eğmeyen cesur Türk Kadın Hükümdar” olarak anılmaktadır. Aynı şekilde Uygurların Tu-chie-chih/ Tuğ Şad unvanlı reisi Hakan Alp İlteber’in annesi Uluğ Hatun da oğlu savaştayken, halkı idare eder, kanunlara uymayanları cezalandırırdı.

İslamiyetin kabulünden sonra bile kadınlara ayrımcı bir yaklaşım olmadığı görülmüştür. Nitekim Kutadgu Bilig’de şu ifadelere yer verilir: “Senin ay gibi bir oğlun veya kızın olursa, onu kendi evinde terbiye et, bu işi yabancı ellere bırakma. Süt annesi olarak iyi ve temiz bir kadın tut; oğlun ya da kızın temiz büyür ve uzun ömürlü olur.” Kutluğ Terken Hatun’un kızı Sefvetüddin Padişah Hatun’un da çok yetenekli ve iyi eğitim almış olduğu bilinmektedir. Padişah Hatun, düzyazı ve şiir yazan hattat ve nakkaş olan bir kadındı.

Bilge Kağan Abidesi

Türk tarihinin her döneminde önemli bir konuma sahip olan kadın sultanlar, Katun (Hatun), Terken ve Kunçuy gibi önemli unvanlar ile onurlandırılmıştır. Anadolu Selçuklular ve Beylikleri döneminde ise kadın valiler görev yapmış (Doğa Hatun 1340-1350; Mısır Hatun 1420-1435 yılları arasında; Kayseri Valisi olarak görev yapmışlardır), yurt dışına elçiler göndermiş, hamam, medrese, şifahaneler yaptırmışlardır. Mısır Hatun 1432’de Kudüs’te bir medrese yaptırıp vakıf kurmuştur. Kayseri’deki Hatuniye Medresesi’ni de Mısır (diğer adıyla Hatice Hatun) Hatun yaptırmıştır.

Anadolu’da kadınlar hem toplumsal hem de iktisadi hayatta aktif rol oynamışlardır. Örneğin Anadolu Selçukluları zamanında kadınlar, “Fakiregan” diye adlandırılan Bacıyan-ı Rum teşkilatı adındaki kadın kollarıyla aktif rol oynamış, keçecilikten kilim ve halı dokumacılığına kadar pek çok alanda girişimde bulunarak üretime geçmiş, yeni iş sahaları oluşturmuşlardır. Bacıyan-ı Rum (Anadolu Bacıları) Anadolu Kadınlar Birliği anlamına gelmektedir. Rum kelimesi ise Anadolu anlamını ifade etmektedir. Bacıyan-ı Rum’un liderliğini Ahi Evran’ın (Şeyh Nasırüddin Mahmut) eşi, ünlü mutasavvıf Şeyh Evhadüddin Hamid el- Kirmani’nin kızı Fatma Bacı yapmıştır. Fatma Bacı, başta Hacı Bektaş olmak üzere derviş ve erenler tarafından saygı görmüş bir kadındır ve bundan dolayıdır ki “Kadın Ana” diye de anılmıştır. Kadınlara girişimci olmaları için verilen mesleki ve teknik eğitimler, usta-çırak ilişkisi çerçevesinde kadınların mesleki yeteneklerine göre ve uygulamalı olarak verilmiştir. Teşkilattaki her bacının mesleğini öğrendiği bir ustası bulunmakta, bu usta yalnızca ticari hayatta değil, eğitimden sonra da rehberlik etmekteydi. Bacılar, yalnızca kadınların faaliyet gösterdiği sanayi sitelerinde yan yana olan dükkânlarda işlerini sürdürmüşlerdir. Günümüzün kümelenme anlayışını yansıtan bu uygulama sayesinde satışlar ve verim artmış, ürüne kolay ulaşılabilmiştir. Bacıyan-ı Rum teşkilatında mesleki eğitimin yanı sıra kültürel, sanatsal ve tasavvufi eğitimler de verildiği için ekonomik ve kültürel yapıya da katkı sağlanmıştır. O dönemin kadınları erkeklerle birlikte dini sohbetlere, tasavvufi toplantılara iştirak edemedikleri için Bacı teşkilatlarının başındaki Bacılar, Ahi ocaklarında şeyhin verdiği eğitimi bir aracı olarak Bacı Ocağındaki kadınlara aktarmakta, böylelikle Ahi ahlakı ticari faaliyetlerde bulunacak kadınlar tarafından da öğrenilmekteydi.

Eski Türklerde kadınlar, sosyal alanda da başka devletlerde olmayan pek çok hakka sahiptirler. Türklerde (örneğin Uygurlar) kadının boşanma hakkı erkek ile aynıydı. Kadınlar erkeklerle eşit oranda mal-mülk sahibi olabiliyordu.

Osmanlının kuruluşundan Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna kadar kadın, evde evladına ana, cephede düşmanına silah olmuş; toplumsal açıdan değerli ve kahraman sayılmıştır. Milli Mücadele Dönemi’nde direniş hareketi içinde yer alan Türk kadını, mücadeleci kimliğiyle ön plana çıkmış, Tevhid-i Tedrisat ve Medeni Kanunun kabul edilmesiyle birlikte de hem sosyal alanda hem de eğitim alanında erkelerle eşit haklara sahip olmuştur. Türk Ocakları’nın ve Türk Kadın Birliği’nin bu gelişmelerde önemli katkısı bulunmaktadır.

Cumhuriyet’in ilanıyla beraber Gazi Mustafa Kemal Atatürk, birçok Avrupa ülkesinden önce kadınlara 1930’da belediye seçimlerine katılma, 1933’te muhtar seçme ve seçilme son olarak da 1934’te milletvekili seçme ve seçilme hakkını vermiştir.

Atatürk’ün kadınlara verdiği bu yüksek değer sayesinde kadınlar, erkelerle eşit haklara sahip olmuş, toplumda söz sahibi olmaya devam etmiştir.

“Toplumu kalkındırmak istiyorsak, izlememiz gereken daha emin ve daha etkili bir yol vardır. O da Türk kadınını çalışmalarımıza ortak etmek, hayatımızı onunla birlikte yürütmek, kadının, bilimsel, toplumsal ve ekonomik hayatta erkeğin ortağı, arkadaşı, yardımcısı ve koruyucusu yapma yoludur.”

-Mustafa Kemal Atatürk’ün 1925 Kastamonu’da yaptığı konuşmadan…-