Hollanda, 1960’lardan bu yana Türkiye ve Fas’tan gelen göçmenlerle birlikte, çok kültürlü bir toplumun dinamiklerini şekillendiriyor. Peki, bu topraklar Müslümanlar için gerçekten bir yurt olabildi mi? Bu soru, nesiller arası deneyimlerin, politikaların ve kimlik mücadelelerinin kesiştiği bir labirentte cevap arıyor.
1. Göçün Sessiz Kahramanları: Birinci Neslin Mirası
Raşit Bal’ın anlattığı gibi, ilk nesil göçmenler için Hollanda, "Orta Çağ koşullarından" kaçışın kapısıydı. Babası gibi, köydeki baskıdan kurtulup "saygınlık" arayanlar, burada fabrika işçiliğiyle yeni bir hayat kurdu. Ancak bu yolculuk, sadece fiziksel değil, kimliklerin parçalandığı bir süreçti.
"Hollanda’ya geldiğimde kendimi insan olduğumu hissettim, halbuki karşılaştığım insanlar beni tanımıyordu."
Bu cümle, göçmenin aidiyet arayışını özetliyor: Hem özgürleşme, hem yabancılaşma…
2. Entegrasyon: Politikalar ve Çelişkiler
Hollanda’nın "hoşgörü" retoriği, pratikte çatışmalarla dolu. 1980’lerde başlayan sosyal destek politikaları, Müslümanların eğitim ve iş hayatındaki dezavantajlarını kapatamadı. Aksine, cami inşaatlarına direnenler, başörtüsü tartışmaları ve 11 Eylül sonrası İslamofobi, toplumu "tehdit" ve "öteki" kavramlarıyla böldü. Dr. Bahaeddin Budak’ın değindiği üzere, "Hicret" kavramı bile Hollanda’da yeni bir anlam kazandı:
"Hollanda, bir 'eman yurdu' olabilir mi? Bu soru, hem din özgürlüğü hem de toplumsal kabul arasında sıkışıyor."
3. İkinci Neslin İsyanı: ‘Öfke’ ve ‘Güvensizlik’
Raşit Bal’ın aktardığı veriler çarpıcı: İkinci neslin %60’ı düşük seviyeli okullara gidiyor, işsizlik yerlilere göre üç kat fazla. Üstelik, 2000’lerdeki terör olayları ve ırkçılık, gençlerin "Hollandalı" hissetmesini engelledi. Sosyal medyada yükselen "Neden bizi dışlıyorsunuz?" çığlıkları, bu neslin kimlik krizini yansıtıyor. Hollanda’da doğan üçüncü nesil ise bir çıkmazda:
"Ya köklerinden kopacaklar ya da sürekli 'yabancı' damgası yiyecekler."
4. Yurt Edinmek: Kökler mi, Rüyalar mı?
Dr. Bahaeddin Budak’ın analizi, Türk toplumunun Hollanda’ya tutunma çabasını şöyle özetliyor:
"Hollanda’da doğanlar buraya kök salıyor, ancak Türkiye özlemi hiç bitmiyor."
Ancak, "kesin dönüş" hayalleri genellikle hayal kırıklığıyla sonuçlanıyor. Türkiye’deki "Almancı" damgası ve kültürel uyumsuzluk, geri dönüşleri zorlaştırıyor. Hollanda’da kalanlar ise, siyasetten sağlığa kadar her alanda eşitlik için mücadele ediyor.
5. Gelecek: Diyalog ve Karşılıklı Adım
Hollanda’nın Müslümanları bir "yurt" olarak kucaklaması için:
Bir Yolcu Gibi…
Peygamberimizin "Dünyada bir yolcu gibi ol" sözü, Hollanda’daki Müslümanlar için rehber niteliğinde. Bu topraklarda kök salmak, ne Türkiye’yi unutmak ne de Hollanda’yı reddetmek demek… İki kültür arasında bir köprü olmak demek. Belki de gerçek yurt, tam da bu köprünün üzerinde durduğumuz yerdir.