Geçtiğimiz günlerde Hollanda’nın güneybatısındaki şirin mi şirin Dordrecht şehrine yolum düştü. Aslında vesile, Kayserili İşverenler Birliği’nin irtibat bürosunun açılışıydı Açılışın ardından, kadın dergimiz muhabiri Deniz Erkocu Denk Partisi meclis üyesi Mehmet Safrantı ile buluştuk ve Dordrecht’in tarih kokan sokaklarını birlikte adımladık.
Zaman Yolculuğu Gibi
Daracık sokaklar, eski taş evler, kanallar ve 14. yüzyıldan kalma Grote Kerk (Büyük Kilise)… Sanki bir anda Orta Çağ’a ışınlandım. Mehmet Bey’in anlattığına göre, Hollanda’nın bağımsızlık mücadelesi ilk kez burada, 1572’de başlamış. Şehrin kapısı Groothoofdspoort’un önünde çektiğimiz fotoğraf da bu yolculuğun küçük bir hatırası oldu.
Kahve Sohbeti
Biraz yorulunca oturup kahve söyledik. O sırada Mehmet Bey, Dordrecht’teki Türk toplumunun hikâyesini anlattı. Meğer buradaki birçok aile, Kayseri’nin Kayapınar köyünden gelmiş. Ne güzel ki Hollanda’ya uyum sağlamışlar ama Anadolu’nun sıcaklığını da kaybetmemişler. Sohbetin tadı da kahvenin kokusu da ayrı güzeldi.
Kanallar Arasında Kaybolmak
Dordrecht’in en güzel yanı, kanallar boyunca yürüyüp rastgele sokaklara dalmak. Her köşeden ayrı bir sürpriz çıkıyor: küçük köprüler, tarihi evler, rengârenk kafeler… Hele Groothoofdspoort’tan üç nehrin birleştiği noktaya bakmak… Gerçekten nefes kesici bir manzara.
Sanata ilginiz varsa Dordrechts Müzesi’ni mutlaka görün; Hollandalı ustaların tabloları burada sergileniyor.
Gitmeden Önce Not Edin
Grote Kerk: Şehrin simgesi olan gotik kilise
Groothoofdspoort: Üç nehrin buluştuğu muhteşem nokta
Hof van Nederland: Hollanda tarihine ışık tutan müze
Kanal turu: Şehri su üzerinden görmek ayrı bir keyif
Biesbosch Ulusal Parkı: Doğaya kaçmak isteyenler için ideal
Dordrecht, Amsterdam’ın kalabalığından uzak, huzurlu ama bir o kadar da tarih kokan bir şehir. Eğer yolunuz düşerse, Rotterdam’dan sadece 20 dakikalık tren yolculuğuyla buraya uğrayın derim. Kim bilir, belki siz de kanal kenarındaki bir kafede kahvenizi yudumlarken kendinizi bir Dordrechtli gibi hissedersiniz…