Orta Çağ’ın sonunda yaşayan evrensel bir aydın, Nicolas de Cusa Orta Çağ zannedildiği gibi karanlık değildi


  • Kayıt: 16.02.2024 10:58:00 Güncelleme: 16.02.2024 11:09:46

Orta Çağ’ın sonunda yaşayan evrensel bir aydın, Nicolas de Cusa

Orta Çağ zannedildiği gibi karanlık değildi

Zafer Aydoğdu

Giriş

Platform Dergisi’nde Hollanda’nın tarihinden kesitler içeren yazı dizisinin bir nevi devamı olarak, bu sayıda çok yönlü bir düşünür üzerine özet bir yazı kaleme almayı düşündüm. Bu tür yazıları yayınlamaktaki maksat, içinde yaşadığımız ülke ve şehirleri tarih ve kültürleri birlikte daha iyi tanımaktır. Göçün 60cı yılında Hollanda’nın bir parçası olduğumuzu da belirtmeden edemeyeceğim. Bir ülkenin vatandaşı olmak, ülkenin tarihini ve kültürünü de tanımayı beraberinde getirmektedir. Her ne kadar ‘tarihin insanlara öğrettiği tek şey, ondan hiçbir şey öğrenmedikleri’ (Voltaire), dense de (birçok tekerrür eden olaylara nazaran), elbette tarih bir bilim dalı olarak, öğrenmek isteyenlere zengin örnekler sunmaktadır. Hele bazı düşünürler vardır ki, savundukları tezler ve ileri sürdükleri düşünceleri, günümüzde bile güncelliklerini muhafaza etmektedirler.

Bu düşünürlerden bir tanesi de Nicolas de Cusa (diğer yazılış şekilleri ile: Nicolas Cusanus, Nikolas von Kues veya Kuesli Nikolas). Kendisi 1401 tarihinde Almanya’nın Bemkastel-Kues şehrinde dünyaya gelmiştir. 11 Ağustos 1464 tarihlerinde ise, İtalya’nın Todi kentinde hayatını kaybetmiştir. Evrensel bir düşünür olarak, Roma’dan İstanbul’a (Konstantiniye’ye), Deventer’den Kues’e mekik dokumuştur. Kues Almanya’da Köln yakınlarında bir kenttir.

Nicolas de Cusa ve Hollanda

Birçok tarihçi Nicolas de Cusa’nın Hollanda’nın Deventer kentinde, henüz 13 yaşlarında iken eğitim aldığını savunmaktadır. Hayatının önemli bir bölümü Hollanda’da bu kentte geçirmiştir. O zamanlar Deventer’de Latin üniversitesi vardı. Hollanda’nın ilk üniversitesi dir. Birçok tanınmış düşünürün yetiştiği okuluyla, ilk matbaalar kenti olan Deventer bu bakımdan Cusanus’un yetişmesinde ve hayatında çok önemli bir yer tutmaktadır. Daha sonraları bu okulda Erasmus’da 13 yaşlarında iken eğitim görecektir. Cusanus bir çok bakımdan Erasmus’un öncülü dür. Onun gibi çok yönlü hümanist bir düşünürdür. Bir bakıma Erasmus ve daha sonraki hümanist düşünürlerin yolunu açmıştır. Deventer kentinde onun ismini taşıyan caddenin yanı sıra, Belediye Sarayı’nın bulunduğu bölgeye (Bursesplein) denmesinin nedeni, ‘’Bursa Cusanus’’ adını taşıyan mirasın kimsesiz ve yoksul çocuklara okumaları için, Cusanus’un mirası bırakılmıştır. Bu miras (bursa-burs) sayesinde onlarca yoksul çocuk okuma fırsatı bulmuştur. Bir bakıma Cusanus Deventer’e ahde vefa olarak, mirasını bırakmıştır. Onun anısına 2001 yılında bu meydandaki duvara bir plaket astık.

Cusanus, 14.cü yüzyıldan itibaren Deventer’de başlayan ‘’Modern Devotie’’ (Geert Groote’nun başlattığı, 1340-1384) kardeşlik (bacı ve kardeşlik) hareketi içinde yetişmiş, kilisede reform hareketinin ateşini yakan akımın ileri gelenlerinden olmuştur. Papa merkezli bir kilise yerine, cemiyet temelli, tabandan gelen, hiyerarşik olmayan bir Hristiyan anlayışının gelişmesine öncülük etmiştir. Her ne kadar kendisi de Katolik kilisesinin en yüksek tepesine yükselse de (Kardinal ve Papa Pius II’inin danışmanı olarak), dinde eşitliliği ve eşdeğerliliği öne çıkarmış, aşağıdan yukarıya seçimi ve en geniş tabanın onayı olmaksızın, hiç bir kararın alınmaması gerektiği savını savunmuştur. Tüm bu anlayışın temelinde, Geert Groote’nun başlatmış olduğu yenilikçi hareket, eşitlikçi, halk inancının önem kazandığı spritüal yaşam tarzı (kadınların ve erkeklerin eşdeğerliliği temelinde) dinin toplumsal hayata katkı yapması gerektiği gerçeğini vurgulamıştır.

Malum aynı çağlarda (hatta biraz daha önceleri) bizim coğrafyamızda (Selçuklular döneminde) başlayan fütüvvet temelli, Ahiyan-ı Rum, Bacıyan-ı Rum, Abdalan’ı Rum gibi hareketlerle bir çok bakımdan benzerlik taşımaktadır bu gelenekle. Her ne kadar henüz ispatlanmasa da, Haçlı Seferleri’ne ilk dönemlerde bugünkü Belçika ve Hollanda (Vlaanderen ve aşağı ülkelerinden) bir çok kitlenin katıldığı göz önünde bulundurulursa, Anadolu’da yeşerip serpilen ‘’kardeşlik’’ öğreti ve teşkilatlarının, bir bakıma Batı’da yapmış olduğu etki açısından da değerlendirilmesi gerekmektedir. Haçlılar sırf savaş için gelmediler. Bir çok öğretiyi, buluşu ve binlerce kitabı da alıp ülkelerine götürdüler.

İslamsız Avrupa medeniyeti düşünülemez

Şu günlerde islamofobik hareketlerin yükseldiği, hatta Geert Wilders’ın (İslam karşıtı, travma tik bir şahsiyet) başbakanlığa hazırlandığı bir dönemde, Avrupa’da İslam güncelliğini korumaktadır. Bu akımların ileri gelenleri yıllardır, Avrupa’nın bir Grek-Latin-Yahudi-Hristiyan-Hümanist geleneğine yaslanan medeniyet olduğunu, İslam’ın bu medeniyet ve kültürde yerinin olmadığını, sürekli vurgulaya gelmişlerdir. Tarih bunun böyle olmadığını, İslamsız Avrupa medeniyetinin mümkün olmadığını ve asla tüm tarihsel gelişmelerin onsuz anlaşılamayacağını, bir çok delillerle göstermektedir. Bende İbn-i Haldun üzerine (1994, Nijmegen Üniversitesi’de) yazdığım tezle bunu bir çok delil ve kaynaklara dayanarak ispatladım.

Bildiğiniz gibi o günlerde henüz Wilders değil de, Bolkestein ve Pim Fortuyn gibi siyasetçiler bu tezleri terennüm etmekteydiler. Cevaben, İslam medeniyeti ve aydınlanması olmaksızın, Avrupa’da bilim, sanat ve felsefenin gelişiminin, hatta siyaset, ticaret ve iktisadın anlaşılamayacağı tezini ileri sürdüm. Avrupa medeniyetinin Müslümanlara neler borçlu olduğunu da bir çok örnekle izah ettim. Tek tek, Avrupa’nın Orta Çağ ve Yakın Cağ’da yetiştirmiş olduğu bir çok bilim ve filozoflarına yapmış olduğu etkiyi yazdım. İslam felsefesi ve bilimsel buluşların anlatılmadan, ne Skolastik felsefe (Albertus Magnus, Aquinalı Thomas gibi) ne de Roger Bacon, Cusanus, Erasmus, Descartes, Spinoza ve dahi Hume ve Kant anlaşılamaz. Avrupa Rönesans’ının ve Aydınlanmasının temelinde İslam Aydınlanması yatmaktadır. Al Farabi, İbn-i Sina, İbn-i Heysem, İmam Gazali, Ömer Hayyam, El Harizmi, İbn-i Tufeyl, İbn-i Rüşt anlatılmadan, bir çok Avrupa filozof ve bilim insanı nasıl anlaşılır? Yapılan bir çok buluşta onların emekleri ortadadır. Bugün tüm dünyanın kullandığı ondalık sistemden, cebir ve analitik geometriden, kimyaya kadar, bir çok bilimin temelini kim attı? Hollandacada kullanılan ‘cijfer, nul’ gibi kavramlar hangi dilden geçti? İtalyan tüccarı (matematikçisi) olan, Fibonacci bu kavramları nerden ve kimden aldı? Pascal üçgenini nasıl açıklayacaksınız, Ömer Hayyam’ı bilmeden? Descartes mi buldu analitik geometriyi? Şüpheciliği? Gazalisiz Descartes’i nasıl anlayacaksınız? Onun dostu Mersenne Leiden’de eserini neden Latinceye çevirdi? Zeger van Brabant (13cü yy. Hollandalı Müslüman düşünür) İbn-i Rüşt’ün tüm eserlerini Latinceye çevirerek, Aquinolu Thomas’a nasıl yardımcı oldu veya Engizisyonda yargılandı? Averoistçi bir akımın doğmasını sağladı (Ernest Bloch). William Harvey’den çok önceleri kan dolaşımını ve tıpta bir çok buluşa imza atanlar kimlerdir? İbn-i Sina’nın tıp kitapları 17ci yüzyıla kadar Leiden gibi üniversitelerde başyapıt olarak okutulmadı mı?

Antik Çağ’ın felsefi ve bilimsel düşüncesini geliştirilerek, Avrupa’ya aktarılmasında, İslam medeniyetinin oynadığı rol binlerce cilt kitapla anlatılmıştır. Bu makalede ancak özet olarak değiniyorum. İşte Nikolas de Cusa bu gerçeği bilenlerdendi. Onun içindir ki, kendi felsefesi ve bilimsel düşüncesinde, İslam medeniyetinin izlerini sürmek mümkündür. Kuran-ı Kerim’in var olan Latince çevirisinin eksik ve yanlış olduğunu ileri sürmüş ve yeni bir çevrisini yaptırarak, yorumlarda bulunmuş. Vardığı sonuçta, İslam’ın, Yahudilik ve Hristiyanlıkla aynı kökenlere sahip olduğunu, eşit bir din olduğunu vurgulamıştır. Onun içindir ki, tüm dinlerin aslında aynı şeyleri anlattığını, aralarında fazla farklılığın bulunmadığını ifade etmiş, ortak bir konsey oluşturularak, dünyada barışın sağlanabileceği tezini ortaya atmıştır. Cusanus bir taraftan 1437'de İstanbul’a giderek, Doğu ve Batı Hristiyanlarının barışını ve birliğini tesis etmek istemiş, daha da ileri giderek, 1453’te İstanbul’un Müslüman Türklerin eline geçmesini olumlu karşılamış. Bu hususta da çok olumlu bir eser kaleme almıştır. Batı’da bir başka örneği bulunmamaktadır. Büyük hümanist Erasmus bile, ‘Türkler Avrupa’dan sürülmediği sürece, huzur ve barışın sağlanamayacağını’ söylemesine rağmen, Cusanus, Türkler ve Müslümanlarla iletişime geçilmesini, onların tanınmasını ve diyalog içinde müzakere edilmesini ifade etmiştir.

Deventer’de Cusanus ile ilgili çalışmalar

İlkini 2001’de düzenlediğimiz (Nijmegen Üniversitesi ile birlikte), Cusanus’un 600cü doğum yıldönümünü anma konferansı (uluslararası), ikincisini de 9, 10, 11 Şubat 2024’te planladığımız seri konferanslarla, bu büyük düşünürü ve barış insanını geniş kitlelere anlatmaya çalışacağız. Cusanus’un baş yapıtı olan ‘Doctor İgnorantia’ (Bilgince Bilgisizlik) ilk defa bu yıl Hollandacaya çevrildi Bu eserin çevrilmesi vesilesiyle Deventer’de çeşitli etkinlikler düzenliyoruz. Bu çalışmalarda İslam tasavvuruna da geniş yer verilmektedir. 2001’de düzenlediğimiz konferanslara Amerikalı bilim insanları da katılmışlardı. Bu çalışmalar tesadüfen 11 Eylül saldırılarına denk geldi. Amerikalı bilim insanları bir kaç hafta ülkelerine dönemediler. Camilerde düzenlenen toplantılara katıldılar. Göz yaşlarını tutamadılar. Deventer’de yaşayan Müslümanların ne kadar hoşgörülü olduklarını ve kendilerine bağırlarını açtıklarını, o dostane sıcak karşılamalarını bil fiil yaşayarak gördüler ve çok etkilendiler.

Hollanda ve tüm dünyada yaşanan güncel gelişmeler ışığında, Cusanus ve öğretisinin bir kez daha güncelliğini koruduğunu görmekteyiz. Gelecek sayıda bu konular üzerinde duracağım.

Nicolas de Cusa’nın güncelliği

Nicolas de Cusa’nın felsefi düşünceleri ve eserleri