Günler, aylar, yıllar hızla akıp geçiyor. Ekonomide 24 saat süren faaliyet, yeni fikirler, inovasyonlar ve para kazandıracak üretimler tüm hızıyla devam ediyor. İnsan aklını ve değerini aşan kapitalist ve emperyalist sistemlerin koşulsuzca hüküm sürdüğü bir çağda yaşıyoruz.
Gelişmelere Biz de Ayak Uyduruyoruz
Bilerek ya da bilmeyerek, bilinçli veya bilinçsiz şekilde biz de bu gelişmelere dahil oluyor, üretim ve tüketim döngüsünün bir parçası hâline geliyoruz. Elbette bu değişime ayak uyduramayan, geride kalan toplumlar, şehirler ve ülkeler de var.
Parası Olan İçin Sorun Yok
Son 50 yılda para ve alım gücü, bireysel ve toplumsal ilişkileri belirleyen en güçlü araçlardan biri hâline geldi. İnançlar, düşünce sistemleri ve yaşam tarzı ne olursa olsun, hepimiz – tüm farklılıklarımıza rağmen – yeni dünya düzenine uyum sağladık ya da sağlamaya çalışıyoruz. Bu uyum sürecinde, bireyin sahip olduğu eğitim, yaşadığı mahalle, köy, şehir ve ülke de belirleyici bir rol oynuyor. Ülkeler arası yönetim anlayışlarındaki farklar ise bu süreci daha da karmaşık hâle getiriyor.
Hollanda Türk Toplumu ve Uyum Süreci
Bu kadar hızlı ve kapsamlı bir geçiş süreci beklemiyordum. Toplumsal değişim, uyum, entegrasyon, asimilasyon ve katılım; adeta bir fırtına gibi ilerliyor. “Biz uyum sağlamıyoruz,” diyenler bile farkında olmadan bu sürecin parçası hâline geliyor, hatta asimilasyonun yollarında hızlı adımlarla ilerliyor.
Yeni bir nesil doğuyor: Avrupa’nın ve Hollanda’nın vatandaşı olan, kök salarak büyüyen gençler. Kısaca artık “Hollandalı Türk” ya da “Türk Hollandalı” diyebileceğimiz bir kuşak yetişiyor.
25 Yıl Önce Yazmıştım…
25 yıl önce, yaşlanan Hollanda nüfusuna 2025 sonrası göçmen çocukları ve torunlarının bakacağını yazmıştım. Ancak bu dönüşümün bu kadar hızlı gerçekleşeceğini beklememiştim; zamanlamada yaklaşık 15 yıl yanılmışım. Nitekim 2010’dan itibaren göçmenlerin ikinci ve üçüncü kuşakları sağlık sektöründe çalışmaya başladı.
Bugün bakım merkezleri, hastaneler ve evde bakım hizmetleri (thuiszorg, ziekenhuiszorg, verpleging en gehandicaptenzorg) göçmen kökenli çalışanlar olmadan işleyemez durumda. Sektör, bu emek gücüne neredeyse tamamen bağımlı hâle geldi.
Hayatı Belirleyen Yeni Değer: Para
Artık insanın yaşam biçimini, inançlarını ve düşünce sistemini şekillendiren ana unsur para. Kazanç, gelir ve servet; sadece maddi değil, kültürel ve toplumsal kararları da etkiliyor. Bu nedenle yaşam koşulları yetersiz olan genç göçmenler, umut yolculuklarına hâlâ Batı Avrupa’ya doğru devam ediyor ve etmeye de devam edecekler.
Göç, bölgesel ve küresel düzeydeki ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel farklılıklar sayesinde mümkün olabiliyor. Ne yazık ki bu yolculuklar zaman zaman Ege Denizi’nde boğulmak ya da Alp Dağları’nda donmak gibi trajik sonlarla da sonuçlanabiliyor.
Eskiler anlatırdı: Mısır tarlalarında bele kadar çamura batmak ya da Fransa’da mandırada çalışmaya başlayan eniştenin “Ben kendi hayvanlarımla memleketimde yaşarım,” diyerek geri dönmesi gibi hikâyeler hâlâ hafızalarda.
Sağlık Pastasındaki Payımız Artıyor
Son yıllarda Hollanda’da sadece sağlık sektörüne ayrılan bütçe 113 milyar Euro’ya ulaştı. Buna diğer 30 milyar Euro’luk sağlık harcamaları da eklenince toplamda 143 milyar Euro’yu aşan büyük bir ekonomik pastadan söz edebiliriz.
Ben de bu pastadan daha fazla pay almamız gerektiğini yıllar önce yazmıştım. Bugün geldiğimiz noktada, hem harcamalar hem de sektörde göçmen kökenli çalışanların aldığı pay büyümüş durumda. Üstelik bu kazanç, 24 saatlik ekonomik döngü içinde tekrar sisteme geri dönüyor.
Bu büyümenin kalıcı olması ve yapısal katılımla daha sağlam temellere oturması dileğiyle…
Hoş ve sağlıklı kalın.
(Vastigheid en gestructureerde deelname in de zorg)