Markalaşma sürecinde yaşanan zorluklardan, seraların yüzde 80’inin artık şirkete ait olmasına kadar uzanan bu başarı hikayesi, yalnızca bir şirketin değil aynı zamanda yıllar içinde gelişen bir vizyonun öyküsüdür. YILMAZ RADIJS...
Hollanda’da tarım sektöründe hem yerel hem de uluslararası alanda başarıyı yakalamış YILMAZ RADIJS CEO’su Zülküf Yılmaz ile gerçekleştirdiğimiz bu röportaj, iş dünyasında krizlere karşı geliştirilen stratejilerden tutun da rekabetten sıyrılmanın inceliklerine kadar birçok önemli detayı gözler önüne seriyor. Markalaşma sürecinde yaşanan zorluklardan, seraların yüzde 80’inin artık şirkete ait olmasına kadar uzanan bu başarı hikayesi, yalnızca bir şirketin değil, aynı zamanda yıllar içinde gelişen bir vizyonun da öyküsü.
Röportajda, yaşanan ekonomik krizlerden nasıl çıkıldığı, kalite odaklı üretimle pazarda nasıl yer edinildiği ve geleceğe dair planların ne olduğu gibi önemli konulara dair samimi ve çarpıcı açıklamalar yer alıyor. Özellikle, “rekabetle vakit kaybetmek yerine kendine özgü bir yol çizmenin” önemine vurgu yapan YILMAZ RADIJS CO’su Zülküf Yılmaz, sektörde fark yapmak isteyenlere ilham verecek mesajlar veriyor.
Sizi tanıyalım, Zülküf Yılmaz kimdir
Ben Zülküf Yılmaz, 1981 Elazığ Karakoçan doğumluyum. 1996’da Hollanda’ya abilerimi ziyarete geldim. Türkiye’de Elazığ’da çiftçilik yapıyorduk, tarımla uğraşıyorduk. O dönem kışın işler azaldığı için abilerimi görmek amacıyla buraya gelmiştim. Hollanda’da tarım sektöründeki modern teknikleri ve seraları görünce büyük bir fark hissettim. Türkiye’de yapmak isteyipte yapamadığımız işleri burada daha iyisini yapabileceğimizi düşündüm. Bu yüzden dönmemeye karar verdim.
Babam da dönmememi olgunlukla karşıladı. Tabii bu karar, Türkiye’deki çiftlik faaliyetlerimizi sonlandırmamıza neden oldu. Arazilerimizi kiraya verdik, ekipmanlarımızı sattık. Ancak buradaki modern sistemleri gördüğümde, Türkiye’de bu seviyeye gelmenin mümkün olmadığını anlamıştım.
Burada kalma kararımı verdiğimde ilk etapta tarımla uğraşacağım diye düşünmüyordum. Abilerime yardım ederken bu sektöre dair az çok bilgi edinmiştim. O dönem sektörün en iyi zamanlarıydı; kâr oranları yüksekti. Ancak işler daha çok insan gücüne dayanıyordu. Makineli tarıma geçiş pek yaygın değildi.
Eğitimime devam etmek ya da iş hayatına atılmak arasında bir karar vermem gerekiyordu. Türkiye’de ailemin yanında olmadığım için kendi ayaklarımın üzerinde durmak zorundaydım. Okula devam etmek yerine çalışmayı seçtim ve 20 yaşında kendi işimi kurdum. 2001 yılında “Yılmaz Radijs” adıyla 5.000 metrekarelik bir arazi üzerinde işe başladım.
Her 5 yılda bir büyük bir adım attığımızı söyleyebilirim
Hollanda’nın en büyük turp üreticisi oldunuz. Bu başarıya ulaşma sürecinizi anlatır mısınız?
Zülküf Yılmaz : Tarım sektörüne adım attığımızda hedefimiz, öncelikle iyi bir üretici olmaktı. İlk 3 yıl boyunca bu hedefe odaklandık. Ardından işin makineli üretim kısmına geçtik. Makineler, insan gücünü azaltarak işlerimizi endüstriyel bir seviyeye taşıdı. Böylece üretim süreçlerimiz hem hızlandı hem de daha verimli hale geldi.
Her 5 yılda bir büyük bir adım attığımızı söyleyebilirim. İlk 5 yılda iyi bir üretici olduk. İkinci 5 yılda makineli üretime geçişle birlikte işimizi büyüttük. Üçüncü beş yılda kendi üretim alanlarımızın sahibi olduk. Dördüncü 5 yılda Kış aylarındaki hasatı daha verimli ve kaliteli seviyeye çıkartmak için yapay ışıklandırmaya geçtik.
Beşinci 5 yılda organizasyönel yapımızı güçlendirdik. Şimdi altıncı 5 yıl için hazırlık yapıyoruz.
Başarıda en önemli etkenlerden biri güçlü bir ekip oluşturabilmek. Makineleriniz ne kadar modern olursa olsun, doğru ekiple çalışmadan verimlilik sağlayamazsınız. Bizim için en önemli değer, organizasyonun kalitesi. Sadece ürünün kalitesi değil, ürünün hangi şartlarda üretildiği, müşterinin dahi düşünemediği detayların çözüme kavuşturulması bizim farkımızdır.
Şu anda yılda yaklaşık 30 milyon demet turp üretimi yapıyoruz
Bugün üretim kapasiteniz ve ekip yapınız hakkında bilgi verir misiniz?
Zülküf Yılmaz : Şu anda yılda yaklaşık 30 milyon demet turp üretimi yapıyoruz. Bu büyüklüğe rağmen ekibimiz oldukça kompakt; 50-60 kişiyle çalışıyoruz. Bu sayı, üretimden satışa, muhasebeye kadar tüm süreci kapsıyor. Ancak teknolojiyi yoğun bir şekilde kullanıyoruz ve insan gücünü daha da azaltmayı hedefliyoruz.
Tarımda teknolojinin rolü her geçen gün artıyor. Sizin bu konudaki yaklaşımınız nedir?
Zülküf Yılmaz : Teknolojiye büyük önem veriyoruz. Yapacağımız her yeniliği önce kendi seralarımızda test ediyoruz. AR-GE’ye ciddi bütçe ayırıyoruz. Üretim süreçlerini optimize etmek, kaliteyi artırmak ve iş gücünü verimli kullanmak için sürekli yatırım yapıyoruz.
Her yıl yatırım ve AR-GE planlarımızı gözden geçiriyoruz. En acil ve yüksek dönüş sağlayacak adımları önceliklendiriyoruz. Bu yaklaşım, hem üretim kapasitemizi artırmamıza hem de sektördeki liderliğimizi sürdürmemize olanak tanıyor.
Sürdürülebilirlik konusunda şirketinizin yaklaşımı nedir?
Zülküf Yılmaz: Sürdürülebilirlik, bizim için vazgeçilmez bir değer. Üretim sürecimizin her aşamasında çevreye duyarlı olmayı hedefliyoruz. Örneğin, enerji tüketimimizi azaltmak için güneş panelleri ve yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanıyoruz. Su tasarrufunda hassasiyeti artıran modern sulama sistemlerine geçtik. Atık yönetimi konusunda da ciddi adımlar attık; organik atıkları geri dönüştürüyor ve mümkün olan her noktada karboniyak izimizi azaltmayı hedefliyoruz.
Ayrıca, üretimde kullanılan makineleri enerji tasarruflu modellerle değiştirdik. Gelecekte de bu konuda yeni projeler geliştirmek için AR-GE’ye yatırım yapmaya devam edeceğiz. Hollanda gibi tarım sektöründe öncü bir ülkede faaliyet gösterirken çevre bilinciyle hareket etmemiz gerektiğini çok iyi biliyoruz.
Şu an ürünlerimizin %95’i direkt veya dolaylı olarak süpermarketlere gidiyor
Peki, tarım sektöründeki bu başarılarınızı uluslararası platformlara taşımayı düşünüyor musunuz?
Zülküf Yılmaz : Elbette. Şu an ürünlerimizin %95’i direkt veya dolaylı olarak süpermarketlere gidiyor. Ancak gelecek hedeflerimiz arasında uluslararası pazarlara daha güçlü bir giriş yapmak var. Bunun için kalite standartlarımızı sürekli güncel tutuyor ve dünya pazarlarının beklentilerini analiz ediyoruz.
Sadece Hollanda’da değil, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde de turp denildiğinde akla gelen ilk üreticiyiz. Şu anda ihracat çalışmalarımız devam ediyor. Almanya, Belçika ve Fransa başta olmak üzere birçok ülkeye ürün gönderiyoruz. Ancak bunu daha büyük bir ölçekte genişletmek istiyoruz.
Şimdiye kadar birçok krizden, belki biraz şansla, belki Allah’ın yardımıyla çıkmayı başardık
Sektörde yaşanan krizler veya doğal afetler gibi durumlarda şirketinizi nasıl koruyorsunuz? Bütün bu durumlarda hangi stratejileri uyguluyorsunuz? Böyle bir krizle karşılaştınız mı?
Zülküf Yılmaz : Kesinlikle karşılaştık. Hatta burada birkaç önemli krizden bahsedebilirim: 2008 Avrupa Ekonomi Krizi, 2011 Rusya-Avrupa Krizi, 2014’te EHEK hastalığı krizi, 2020 Korona Pandemisi ve 2022 Enerji Krizi. Beş büyük kriz yaşadık diyebilirim.
Ben iş yaparken bir konunun altını özellikle çizmek istiyorum: Ticaret yapacağınız sektör, çalışacağınız şehir ve ülke, hatta bu ülkenin komşu ülkeleri ve stratejik bağlantıları son derece önemlidir. Bu bilgiler zamanla şirketinize çok büyük bir etkide bulunur. Tarım sektöründe faaliyet göstermemiz de bizim için başlı başına bir avantaj. Çünkü tarım sektörü hem Hollanda’da hem de yurtdışında sendikalar tarafından çok güçlü bir şekilde savunuluyor. Hatta Hollanda’daki tarım sendikalarının yurtdışında, tarım bakanlığı düzeyinde söz sahibi olduğunu söyleyebilirim.
Ancak bu avantajlar dışında, şirket özelinde biz ne yapıyoruz? En önemli nokta, işinizi çok iyi araştırmak, riskleri analiz etmek ve krizleri sezgilerinizle önceden fark edip ona göre hareket etmek. Biz, Hollanda’nın en büyük şirketlerinden biri olduğumuzu söylüyorsak, krizleri önceden hissetmemiz, sezmemiz ve ona göre manevralar yapmamız gerekiyor. Şimdiye kadar birçok krizden, belki biraz şansla, belki Allah’ın yardımıyla çıkmayı başardık. Ancak bizi en çok etkileyen kriz 2008 Avrupa Ekonomi Krizi oldu.
Stratejimiz şu: Büyüklerimiz der ki, “Kar, malı satın alırken yapılır.” Ben buna şunu ekliyorum: “Satın alırken riski de düşün.” Eğer bir yatırım yapıyorsanız, bu yatırım kötü senaryoda bile sizi ayakta tutabilecek bir yapıya sahip olmalı. Aksi takdirde, bir gün duvara çarpmanız kaçınılmazdır. O nedenle risk analizi yaparak, kriz gelmeden önce zayıf noktaları tedavi etmek şart.
Kriz dönemlerinde en büyük zorluk ekonomik sorunlardan kaynaklanır. Ürün satamıyorsunuz, elinizde mal birikiyor, pazarı kaybediyorsunuz, masraflar artıyor ama gelirler düşüyor. Bu nedenle ürünün maliyeti kritik hale geliyor. Bugün her şey yolunda görünebilir ama yarın işler değişebilir. İşte bu nedenle, her zaman kendi krizlerinizi de hesaba katmanız gerekiyor.
Hem ulusal hem uluslararası piyasada “Yılmaz” markası, kaliteli ürün, esneklik ve güvenilirlik ile özdeşleşti
Türk markası olarak rekabetçi bir piyasada öne çıkmak için neler yapıyorsunuz?
Zülküf Yılmaz : Burada bir atasözüyle başlayayım: Bir atlet yarışmaya başlamadan önce hangi mesafeyi, kaç saniyede koşacağını bilmiyorsa yarışı kaybeder. İş dünyasında da aynen böyle. Rekabetçi piyasada başarı için güçlü bir strateji şart.
Göçmen olmanın dezavantajlarını da eklemek gerekirse, özellikle işe başlama dönemimizde ve kendi markamızı oluşturma sürecinde ismimizin “Yılmaz” olması, bunun yabancı bir kökene işaret etmesi ilk 10 yılda bazı zorluklar yaşamamıza neden oldu. Ancak bugün geldiğimiz noktada bu tür bir önyargıyla karşılaşmıyoruz. Hem ulusal hem uluslararası piyasada “Yılmaz” markası, kaliteli ürün, esneklik ve güvenilirlik ile özdeşleşti.
Avrupa piyasasında rekabeti düşündüğümüzde, Hollanda’da seralarda turp üretiyoruz. Ancak diğer ülkelerdeki üreticilerin %95’i açık arazide veya tünel seralarda üretim yapıyor ve maliyetleri çok daha düşük oluyor. Biz ucuz ürün satmıyoruz ama iyi kaliteyi makul fiyata sunuyoruz. Bu, bizi diğerlerinden ayırıyor. 25 yıllık geçmişimizde rekabetten dolayı zorlandığımız bir an olmadı. Enerjimizi rakiplerimizle rekabet etmek yerine, bizi bu yarışın dışına taşıyacak stratejilere harcıyoruz.
Bugün sıkıntımız pazar bulmak değil, üretim. Şu an kapasitemizi %100 artırabiliriz, ama bunu kalite standartlarımızı düşürmeden yapmak istiyoruz. Bu nedenle temkinli bir şekilde büyüyoruz ve gücümüze göre adımlar atıyoruz.
Bugün üretim yaptığımız alanların %85’i bize ait
Seralarınızı kiralıyor musunuz yoksa kendinize mi ait?
Zülküf Yılmaz : Başlangıçta seralarımız kiralıktı. Ancak 2006’dan beri seralarımızı satın almaya başladık. Bugün üretim yaptığımız alanların %85’i bize ait. Hollanda’da toprak sahibi olmak çok önemli. Çünkü burada üretim yapabilmek için önce toprak bulmanız gerekiyor. Ancak toprak sahibi olmak o kadar kolay değil. Bu seviyeye gelmek için çok uğraştık. 10 yıl boyunca mücadele ettik ve nihayet son seramızı 2 hafta önce satın aldık. Şu anda üretimimizi kendi seralarımızda yapıyoruz ve kiralık seralardan tamamen uzaklaşıyoruz.
Rakiplerinizden farkınız nedir? Pazarlama ve üretim süreçlerinizi nasıl yönetiyorsunuz?
Zülküf Yılmaz : Biz, hem üretim hem de pazarlama süreçlerinde kendi pazar araştırmalarımızı yapıyoruz. Bugün müşterinin bizden ne istediğini, pazarın hangi ürünlere ihtiyaç duyduğunu yakından takip ediyoruz. Sektörün gidişatını analiz ederek zamanında pozisyon alıyor, gerektiğinde değişim göstererek rekabeti ortadan kaldırıyoruz. Rakiplerimiz bugün belirli işler üzerinde çalışırken, biz o işleri 5 yıl önce bitirmiş oluyoruz. Yani onlar şu anda bizim geçmişte ürettiklerimizle uğraşıyor, biz ise 5 yıl sonrasının projeleriyle ilgileniyoruz. Hep bir adım önde olduk ve şu anda da öndeyiz. Geleceğe yönelik projelerimizle bu farkı koruyacağız.
Ürünlerinizi ihraç ettiğinizi belirttiniz. Hangi ülkelere ihracat yapıyorsunuz? Türkiye de bu ülkeler arasında mı?
Zülküf Yılmaz : Ürünlerimizin %80’ini ihraç ediyoruz. Avrupa’nın tüm ülkelerine gönderiyoruz. Bazılarına yıl boyunca, bazılarına ise dönemsel olarak ihracat yapıyoruz. Yunanistan, Bulgaristan gibi komşu ülkelere de ürün gönderiyoruz. Ancak ne yazık ki Türkiye’ye ihracatımız yok.
Türkiye’ye ihracat yapmamanızın nedeni nedir? Talep mi yok, yoksa pazar mı uygun değil?
Zülküf Yılmaz : Biz Türkiye’ye ihracat yapmak istiyoruz, ancak talep bulunmuyor. Bunun yanı sıra, Türk Lirası bazında fiyatlar yüksek görünebiliyor. Türkiye’de genellikle büyük turp tercih ediliyor, bizim ürettiğimiz küçük turplar çok fazla ihtiyaç duyulmuyor. Ayrıca bu konuda yoğun bir çalışma da yapmadık. TL ve Euro bazında fiyat farklılıkları rekabeti zorlaştırıyor olabilir.
2024 yılında %20 büyüme gerçekleştirdik
Yılmaz Radijs’sin gelecek hedefleri neler? Yeni ürünler veya yatırımlar planlıyor musunuz?
Zülküf Yılmaz : Yılmaz Radiys sektörden dışarı çıkmıyor. Şirket olarak kazandığımız tüm geliri yeniden yatırıma dönüştürüyoruz. Gelecekteki kazançlarımızı bile şimdiden planlayarak şirketimize yatırım yapmayı sürdürüyoruz. Bu, bizim en önemli stratejimiz.
Turp üretiminde bugüne kadar kırmızı ve yuvarlak turplar üzerine yoğunlaşmıştık. Ancak 2024 yılı itibarıyla yuvarlak beyaz, mor, sarı ve siyah turp üretimine de ağırlık verdik. Piyasada bu ürünler için son birkaç yıldır bir durgunluk vardı, ancak artık bu pazarı yeniden canlandırdık. Gerek makinalaşma, gerekse ambalajlama ve üretim süreçlerinde önemli adımlar attık.
2025 itibarıyla bu yeni ürünlerle pazara güçlü bir giriş yapacağız. 2024 yılında %20 büyüme gerçekleştirdik ve önümüzdeki dönemde bu büyümeyi yeni renkli ürünlerimizle daha da artırmayı hedefliyoruz. 2025’te pazarın %30’unu bu yeni renkli turplar oluşturacak.
Büyüme için bir hedef var mı? Sadece ürün çeşitliliğinde mi büyümeyi hedefliyorsunuz?
Zülküf Yılmaz : Evet, büyüme hedeflerimizi belirliyoruz. Bugüne kadar geldiğimiz noktada hem ürün çeşitliliği hem de pazar anlamında büyümeyi planlıyoruz. Son 4-5 yılda üretim ekibimize yaptığımız katkılar, büyüme potansiyelimizin ne kadar yüksek olduğunu gösterdi. Ancak bu büyümeyi kontrollü bir şekilde gerçekleştirmek istiyoruz. Örneğin, kırmızı turpta %50 büyüme kapasitemiz var; ancak bu potansiyeli doğru analiz edip ihtiyaç duyulan alanlarda kullanmayı tercih ediyoruz. 2025 yılı için %50 gibi büyük bir büyüme hedefimiz yok, çünkü daha sürdürülebilir bir strateji izliyoruz.
Yılmaz Radiys’in hikayesi, güçlü üretim kapasitesi, doğru pazar analizi ve müşteriyle kurduğumuz sağlam iletişim üzerine kuruludur
Yılmaz Radijs markasının bu kadar güçlü olmasının sırrı nedir? Marka bilinirliğinizi artırmak için hangi pazarlama stratejilerini uyguluyorsunuz?
Zülküf Yılmaz : Bir markayı güçlü kılan en önemli unsur, onun hikayesidir. Her şirketin bir hikayesi vardır ve bu hikayenin etkili bir şekilde anlatılması, markanın başarısında belirleyicidir. Yılmaz Radiys’in hikayesi, güçlü üretim kapasitesi, doğru pazar analizi ve müşteriyle kurduğumuz sağlam iletişim üzerine kuruludur. Süpermarketler, pazarımızın %95’ini oluşturuyor. Bunun %50’sine doğrudan, %45’ine ise tedarikçiler üzerinden ulaşıyoruz. Ancak bir şartımız var: Her yıl en az bir kez pazarlama ekipleriyle masaya oturuyoruz. Bu görüşmelerde üretim süreçlerimizi anlatıyor ve geri bildirim alıyoruz. Aldığımız eleştirilerden ders çıkararak hem markamızı hem de ürünlerimizi sürekli geliştiriyoruz. Marka bilinirliği için attığımız en doğru adım, müşteriye yaptığımız işi en şeffaf ve doğru şekilde anlatmak oldu.
Hollanda’da Türk girişimcilerin sektöre daha fazla katkı sağlayabilmesi için tarımın yalnızca üretimle sınırlı olmadığını anlamaları gerek
Hollanda’da tarım sektöründe faaliyet gösteren Türk girişimciler hakkında ne düşünüyorsunuz? Türk girişimcilerinin Hollanda tarımına katkıları nelerdir?
Zülküf Yılmaz : Hollanda’da Türk girişimcilerinin tarım sektöründe faaliyet gösterdiğini görmek gurur verici, ancak üretim yapanların sayısı maalesef çok az. Hollanda’daki Türk toplumunun büyük bir kısmı, bir dönem sera sektöründe çalışmıştır. Ancak, üretim konusunda yeterince derinleşemeyen girişimler, uzun vadeli başarı sağlayamadı. Bu durum, geçmişte Türk girişimcilerin tarıma bakış açısındaki eksikliklerden kaynaklanıyordu.
Günümüzde, tarım sektöründe başarılı olabilmek için sadece toprağı işlemek değil, aynı zamanda üretim süreçlerini modern teknolojilerle desteklemek ve stratejik bir vizyon geliştirmek gerekiyor. Çiftçilik artık yalnızca fiziksel bir emek işi değil; enerji yönetiminden lojistiğe, pazar analizinden teknolojik donanıma kadar birçok alanda uzmanlaşmayı gerektiriyor. Ne yazık ki, tarımı hâlâ geleneksel yöntemlerle değerlendiriyoruz. Ancak bu bakış açısını değiştirmek mümkün.
Hollanda’da Türk girişimcilerin sektöre daha fazla katkı sağlayabilmesi için tarımın yalnızca üretimle sınırlı olmadığını anlamaları gerek. Danışmanlık, teknoloji geliştirme, lojistik ve yönetim gibi alanlarda da çok büyük fırsatlar var. Örneğin, Wageningen Üniversitesi ve Haas Enstitüsü ile birlikte bir proje yürüttük. Topraksız tarım üzerine çalıştığımız bu projede Türk öğrencilere de yer verdik. Böyle girişimler artırılabilir. Tarım sektörü, bugünkü modern teknikler sayesinde geleceği olan bir alandır.
Hollanda’da sahip olduğumuz bilgi birikimi, teknolojik altyapı ve pazar tecrübesi, Türkiye tarımına büyük katkı sağlayabilir
Türkiye'deki tarım sektörüne destek vermeyi planlıyor musunuz? Üreticilere veya tarım şirketlerine nasıl katkıda bulunabilirsiniz?
Zülküf Yılmaz : Evet, bu benim kişisel bir hedefim. Türkiye, tarımsal üretim potansiyeli çok yüksek bir ülke, ancak mevcut kaynaklar doğru bir şekilde değerlendirilmiyor. Hollanda’da sahip olduğumuz bilgi birikimi, teknolojik altyapı ve pazar tecrübesi, Türkiye tarımına büyük katkı sağlayabilir. Örneğin, Hollanda’daki üretim tekniklerini Türkiye’ye entegre etmek için çalışmalar yaptım. 2004-2008 yılları arasında bu konuda girişimlerde bulundum, ancak o dönemde koşullar yeterince uygun değildi.
Türkiye’ye katkı sağlamak için hem bireysel olarak hem de şirketim aracılığıyla her zaman hazır olduğumu belirtmek isterim. Hollanda’da tarım sektöründe yöneticilik yapan birçok kişiyle düzenli temas halindeyiz. Bu güçlü network, Türkiye tarımı için büyük bir avantaj olabilir. Ancak Türkiye’den gelen taleplerin daha organize ve profesyonel olması gerekiyor. Umarım ileride, Türk tarımına daha somut katkılar sağlayabileceğim projelerde yer alırım.
Gençlere tavsiyem, bu sektöre yatırım yapmaktan çekinmemeleri
Gençlere tarım sektörüne girmeleri konusunda ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz? Bu sektörün geleceği hakkında düşünceleriniz neler?
Zülküf Yılmaz : Tarım sektörünü sadece çiftçilik olarak görmemeliyiz. Bu alan, stratejik olarak geleceği en parlak sektörlerden biri. Modern ekipmanlar, teknolojiler ve yapay zekâ ile artık çok daha profesyonel bir hale geldi. Gençlere tavsiyem, bu sektöre yatırım yapmaktan çekinmemeleri. Hem danışmanlık hem üretim hem de teknolojik altyapı sağlama gibi birçok alanda fırsatlar var. Tarım, gelecekte her zaman ihtiyaç duyulacak bir sektör. Özellikle kriz zamanlarında, tarım sektörü ekonominin en güvenilir alanı olmaya devam ediyor. Bu yüzden gençlerin tarıma olan ilgisini artırmalıyız.
Hollanda’da ziraat mühendisleri çok güçlü bir eğitim altyapısına sahip. Ancak Türkiye’den getirdiğimiz bir mühendisi iki yıl eğitmek istedik, dört hafta sonra göndermek zorunda kaldık
Hollanda’da ki Belediyeler ve Tarım Bakanlığı’nın ortak programlarıyla ilgili bilgi verebilir misiniz? Ayrıca Hollanda’daki tarım sektöründeki iş birlikleri hakkında ne söyleyebilirsiniz?
Zülküf Yılmaz: Hollanda Belediyesi ve Tarım Bakanlığı, buradaki okul ve araştırma enstitüleriyle ortak programlar yürütüyor. Örneğin, Seracıların sendikası (LTO) dışında, tarımda önde gelen büyük şirketlerin kurduğu sendikalar var. Bu sendikalar teknoloji, yapay zeka ve pazar araştırmaları gibi konularda birlikte çalışıyor. Hollanda’dan Westland bölgesine her yıl birçok delegasyon geliyor ve biz, 10 yıldır bu delegasyonların ziyaret ettiği önde gelen şirketlerden biriyiz. Kendimizi rahatlıkla Hollanda’daki ilk 50 şirket arasında gösterebiliriz, hatta belki ilk 30’da yer alabiliriz.
Geçen hafta Çin’den bir ekip geldi; 23 kişi, Şangay’dan yaklaşık 150 kilometre uzaklıkta bir bölgeden. Bu ekipte belediye başkanı, eğitimciler ve CEO’lar vardı. Hollanda’ya gelmeden önce dört şirket belirlemişlerdi ve bu dört şirketten biri de bizdik. Çin gibi bir ülkeden gelen heyetlerin, sektörümüzü detaylıca araştırdığını, doğru sorular sorduğunu ve sektörün geleceğine dair bilinçli bir bakış açısına sahip olduğunu görebiliyoruz. Ancak maalesef Türkiye’den gelen misafirlerin soruları ve yaklaşımları bizi bazen üzüyor. En büyük eksikliğimiz, Türkiye’de bilinçli üreticiler yetiştirememek. Sadece köylere mühendis göndermekle bu işler olmaz.
Hollanda’da ziraat mühendisleri çok güçlü bir eğitim altyapısına sahip. Ancak Türkiye’den getirdiğimiz bir mühendisi iki yıl eğitmek istedik, dört hafta sonra göndermek zorunda kaldık. Çünkü diploması gerçek bilgiye dayanmıyordu. Tarımda doğru bilgi ve eğitimin ne kadar kritik olduğunu bir kez daha anladık.
Önümüzdeki 10 yıl içinde tarım sektöründe üç temel alan öne çıkacak: yapay zeka, veri analitiği ve enerji yönetimi
Tarım sektörünün geleceğini nasıl görüyorsunuz? Hangi teknolojiler ön plana çıkacak?
Zülküf Yılmaz : Önümüzdeki 10 yıl içinde tarım sektöründe üç temel alan öne çıkacak: yapay zeka, veri analitiği ve enerji yönetimi. Yapay zeka, üretimdeki verimliliği artıracak, doğru zamanlamayı sağlayacak ve maliyetleri düşürecek. Bu konuda Hollanda’da birçok çalışma yapılıyor. Geçen okuduğum bir makaleyi hemen üretim ekibimize gönderdim. Yapılması gerekenler aslında çok basit ama odaklanma gerektiriyor.
Enerji yönetimi ve sürdürülebilirlik de ön planda olacak. Örneğin, seralarda maksimum enerji verimliliği sağlamak için çalışıyoruz. Ayrıca, karbon ayak izini azaltan teknolojiler ve akıllı sulama sistemleri daha da önem kazanacak. Bu trendler, yalnızca Hollanda için değil, dünya genelindeki tarım sektörü için belirleyici olacak.
Gala gecesinde halk oylaması sonuçları açıklandığında, halkın oylarıyla birinci seçildiğimizi öğrendik
Sanırım alanınızda bir de ödül aldınız?
Zülküf Yılmaz: 2015 yılı bizim için önemli bir dönüm noktası oldu. O yıl, Hollanda’nın Westland bölgesindeki en büyük seralardan birinin satın alımını gerçekleştirdik. Bu satın alma, sektörde 15 yıllık bir birikimin ardından geldi ve bizi bölgede daha da güçlü bir konuma taşıdı. Bugün ise sektörde 24 yılı geride bıraktık.
2016: Bir Yarışma ve Ödül Süreci
2016’da bizim için unutulmaz bir deneyim yaşandı. Hollanda’da Bankacılar ve Emlakçılar Birliği’nin düzenlediği, özel sektörde faaliyet gösteren 2-3 büyük şirketin desteklediği bir yarışmaya katıldık. Bu yarışma, jüri değerlendirmesi ve halk oylaması olmak üzere iki aşamalı bir sistemle gerçekleştiriliyor. Jürinin ön seçiminden geçenler halk oylamasına katılıyor ve kazanan bu şekilde belirleniyor.
Bizim haberimiz olmadan, ismimiz adaylar arasında gösterilmiş. İlk 10’a girdiğimizi öğrendiğimizde büyük bir mutluluk yaşadık. 33 yıllık yarışma tarihinde hiçbir sera üreticisi halk oylamasında birinci olmayı başaramamıştı. Daha önce yalnızca hayvancılık sektöründen şirketler bu ödülü almıştı.
Yarışma süreci oldukça yoğun geçti. İlk 5’e giren finalistler gala gecesine davet ediliyor. Bu süreçte birçok ulusal kanal bizimle röportaj yaptı. Üç aylık süre zarfında yaklaşık 1,5 milyon insan Hollanda’da ismimizi duydu, yaptığımız işi öğrendi. Bu organizasyon, aynı zamanda çok güçlü bir medya lansmanıydı.
İlk Sera Üreticisi Olarak Birincilik Ödülü
Gala gecesinde halk oylaması sonuçları açıklandığında, halkın oylarıyla birinci seçildiğimizi öğrendik. Bu, bizim için büyük bir gurur kaynağıydı. 33 yıllık yarışma tarihinde ilk kez bir sera üreticisi halk tarafından birinci seçilmişti. Üstelik jüri üyeleri arasında wagenengen Üniversitesi’nin rektörü gibi saygın isimler bulunuyordu. Bu kişilerle tanışmak ve hakkımızda yapılan olumlu yorumları duymak bizim için çok değerliydi.
Yeni Bir Vizyonun Doğuşu
2016 yılı, benim kişisel ve profesyonel vizyonum açısından da bir dönüm noktası oldu. Bu ödül ve süreç, şirketimizin geleceğe dair bakış açısını yeniden şekillendirdi. Farklı bir perspektif kazandık ve daha büyük hedeflere odaklandık.
Bu ödül, sadece bizim değil, Hollanda’daki tarım sektörünün de bir başarısıydı. Bir yabancı kökenli girişimci olarak, böyle prestijli bir ödüle layık görülmek benim için hem kişisel hem de profesyonel hayatımda en gurur duyduğum anlardan biri oldu.
Bu başarının arkasında ekip çalışması, azim ve sürekli gelişim anlayışı vardı. Her zaman gururla hatırlayacağımız bu anı, Hollanda tarım sektöründeki Türk girişimcilerin gücünü ve potansiyelini de ortaya koydu.
VEON’u kurmadan önce, iki yıl boyunca bu konu üzerine yoğunlaştım. Süreç zordu ama sonuçta Elazığlı hemşerilerimizle Hollanda’daki iş insanlarını bir araya getiren güçlü bir platform oluşturduk
Elazığlı bir iş insanı olarak VEON Derneği’ni kurma sürecinizden bahseder misiniz?
Zülküf Yılmaz: VEON’u kurarken çok düşündük. Buradaki hemşerilerimizin bir çatı altında toplanmasının önemli olduğunu gördük. Dernek kurma fikri, hem buradaki gençlere destek olmak hem de memleketimizle bağlarımızı güçlendirmek amacıyla ortaya çıktı. Acil yardım gereken durumlarda hızlı hareket edebilmek için böyle bir organizasyona ihtiyaç vardı.
VEON’u kurmadan önce, iki yıl boyunca bu konu üzerine yoğunlaştım. Süreç zordu ama sonuçta Elazığlı hemşerilerimizle Hollanda’daki iş insanlarını bir araya getiren güçlü bir platform oluşturduk. İlk etkinliğimiz bir resepsiyondu. Ardından memleketimizi ziyaret ettik. Oradaki insanlara, “Biz buradayız, yardıma ihtiyacınız varsa destek olmaya hazırız” mesajını verdik. En büyük projemiz, insanları bir araya getirmek ve güçlü bir iş ağı oluşturmak. Network, ticarette en büyük güçlerden biri.
Türkiye ve Hollanda arasında iş birliği fırsatları oluşturmayı hedefliyor musunuz?
Zülküf Yılmaz: Amacımız, doğrudan iş birliği projeleri oluşturmak değil. Ancak oluşturduğumuz network, Türkiye ve Hollanda’daki iş insanları arasında bağlantılar kuruyor. Bu bağlantılar, iki ülke arasındaki ticaret ve iş birliklerini doğal olarak geliştiriyor. Biz yalnızca bir zemin hazırlıyoruz. Bu zemin, profesyonel şirketlerin Avrupa’ya açılmasına da yardımcı olabilir. Önümüzdeki yıllar içerisinde bu tür iş birliklerinin artacağını düşünüyorum.
Başarı, yalnızca bireysel çabayla değil, aynı zamanda sistemli bir çalışma ve doğru ekiple mümkündür
Başarılı bir iş insanı olmanın sırrı nedir?
Zülküf Yılmaz: Başarı bir sır değildir. Çok çalışmak, doğru stratejiler geliştirmek ve öğrenmeye açık olmak, başarıyı getiren temel unsurlardır. Ayrıca dürüst olmak, insanlara güven vermek ve mütevazı olmak çok önemlidir. Çalışanlarınıza, müşterilerinize ve iş ortaklarınıza insan gibi davranmalısınız. Başarı, yalnızca bireysel çabayla değil, aynı zamanda sistemli bir çalışma ve doğru ekiple mümkündür.
HOTİAD bünyesinde AA kalite diyebileceğimiz başarılı iş insanlarımız var
Hollanda’daki Türk girişimcileri ve HOTİAD’ın rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Zülküf Yılmaz: Hollanda’da 25 bin civarında Türk girişimci olduğu söyleniyor. Bu sayı her geçen gün artıyor ve Türk girişimciler birçok sektörde başarıyla faaliyet gösteriyor. HOTİAD (Hollanda Türk İşadamları Derneği), burada Türk toplumunun hem Hollanda devletine hem de kendi toplumuna karşı bir temsilcisi konumunda.
HOTİAD bünyesinde AA kalite diyebileceğimiz başarılı iş insanlarımız var. Bu başarı, sektörü çok iyi öğrenmek, araştırmak ve doğru stratejiler geliştirmekle mümkün oluyor. Bugün, 10-15 yıl öncesine göre daha fazla başarılı girişimcimiz var. Artık yaptığımız işleri yalnızca yerel düzeyde değil, küresel ölçekte düşünerek planlayan şirketlerimiz mevcut.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Zülküf Yılmaz: Size ve Platform Dergisi ekibine bana bu imkanı sundukları için teşekkür ederim. Samimi ve verimli bir röportaj olduğunu düşünüyorum. Başka bir şey eklemek istemiyorum, ancak bu PLATFORM sayesinde önemli bir mesaj verdiğimizi düşünüyorum. Teşekkürler!
Hedefimiz, sadece bugünü değil, geleceği de şekillendiren bir şirket olmaktır. Hem üretim kapasitemizi artırarak hem de pazarın ihtiyaçlarına hızla adapte olarak sektörde lider konumumuzu korumak için çalışıyoruz. Turp üretimindeki bu yeni yaklaşımımızla fark oluşturmaya devam edeceğiz.
YILMAZ RADIJS:
Linkedin: yilmazradijs