Hollanda siyasetinde köklü bir gelenek vardır: Karşılaşılan bütçe sorunları öncelikle kamuoyuna ve hükümetlere, rekabet, arz-talep dengesi, piyasa fiyatları veya en sonunda geçmiş hükümetlerin yanlış politikaları üzerinden anlatılır. Bu şekilde oluşturulan lobi faaliyetleriyle, vergi veren vatandaşlar da kendi ceplerinden doğrudan vergi çıkmasındansa devlet bütçesinden pay ayrılmasına destek verirler.
Korona döneminde olduğu gibi, bütçe açığı yaşayan kurumlar bu gerekçelerle ek ödenek almayı başarmışlardır. Ancak çoğu zaman bu ek bütçeler, verilen hizmetlerin gerçek boyutunu karşılamaktan uzak kalmakta, sorunlar ise yalnızca birkaç yıl ötelenmektedir. Raporlarda ise başarı oranları ve ulaşılan hedefler abartılı biçimde sunulsa da, var olan sosyo-ekonomik ve istihdam problemleri ortadan kalkmamaktadır.
Türk Göçmenler Nerede?
Peki ya biz Türk göçmenleri? Aslında durumumuz, doğmamış çocuğa don biçmeye benziyor. Çünkü mevcut sorunlarımızı ve geleceğe yönelik beklentilerimizi bilimsel bir temelde inceleyecek kurumlarımız bulunmuyor. Bu boşluğu kısmen Hollandalı kurumlar dolduruyor; üstelik kendi çıkarları ve hedefleri doğrultusunda.
Göçmen toplumun ihtiyaçlarını belirleyecek, dile getirecek ve yürütecek etkili kurumların yokluğu büyük bir eksikliktir. Dernek, vakıf ve federasyon yönetimleri ise güçlü egolarıyla var olan sorunları kabul etmek yerine “Artık verimli olamıyoruz, bayrağı üretken olanlara devretmeliyiz” diyebilecek bir öz eleştiriden uzaktır. Korona sonrası “neler üretebildik?” sorusunun cevabı hâlâ net değildir.
Türk Medyası ve Seçim Desteği
29 Ekim’de yapılacak erken seçimler öncesi dikkat çeken bir konu da medya desteği. Hollanda’daki Türk basını, finansal, ideolojik ve kültürel bağı zayıf olduğu için çoğu zaman kendi imkânlarıyla ayakta durmaya çalışıyor. Bu durum, özellikle DENK Partisi gibi Türk ve Müslüman göçmenleri sembolik olarak temsil eden hareketlere yansıyor.
Türkçe yayın yapan basın kuruluşları, reklam verilmesi şartıyla DENK’e sınırlı destek sağlayabiliyor. Oysa geçmiş seçimlerde koşulsuz destek verenler ile finansal katkı sunmayanlar arasında ciddi bir fark oluşmuştu. Bugün gelinen noktada, ödenmeyen reklam giderleri veya destekler yoksa, DENK’e verilen desteğin de azaldığı görülüyor.
Asimilasyon ve Yeni Nesil
Türk toplumu içerisinde artık yeni bir kuşak yükseliyor: Daha çok bireysel özgürlükleri ön planda tutan, egoları güçlü, “asimilasyon”a daha hızlı adımlarla ilerleyen bir nesil. Onlar, uyum sağlayarak kaliteli bir yaşam talep eden bir topluluk olarak karşımızda duruyor.
Şair Orhan Veli Kanık’ın “Cımbızlı Şiir”inde dediği gibi:
Ne atom bombası
Ne Londra Konferansı
Bir elinde cımbız,
Bir elinde ayna;
Umurunda mı dünya!
Sonuç olarak, nasıl yaşarsak yaşayalım, ortak bir değerimiz olmalı: Barış ve güvenli bir yaşam. Mutluluğu ve yaşamı paylaşabildiğimiz ölçüde geleceğimiz garanti altına alınabilir. Biz Türkler, “Hollanda’da yağdan kıl çeker gibi” umutsuzluğun içinde umutla yaşamayı bilen bir toplumuz.