Herkes kendini tanıdığını sanır.
Ama insanın kendine en uzak olduğu yer, işte o kör noktasıdır.
Kör nokta nedir?
Bazen bir çocukluk yarasıdır…
Bazen gururun gölgesinde saklı kibir…
Bazen de toplumun bize giydirdiği, “Sen böylesin” diye inandırdığı bir maskedir.
İnsan en çok göremediğini en çok yaşar.
İnsan en çok sustuğu şeyle en çok bağırır.
Toplumsal Körlük
“Bizim ailede olmaz” dediğimiz olaylar,
“Bizim toplumda yaşanmaz” diye üzeri
örtülen acılar…
Kör noktalarımız sadece kişisel değil, toplumsal da.
Birlikte susuyoruz, birlikte görmezden geliyoruz.
Ve her susuş, yeni bir yarayı sessizce büyütüyor.
Duygusal Körlük
En çok sevdiklerimizi, en kolay kırarız.
Çünkü onların gözünde kendimizi haklı zannederiz.
Ama haklılıkla körlük arasında incecik bir çizgi vardır.
O çizgiyi geçtiğimizde, sevgimizin üzerine gölge düşer.
Kör noktalarımız, en çok sevdiğimiz insanlarda sınanır.
Cesaretle Bakabilmek
Kör noktasını görmek cesaret ister.
Aynaya bakıp, “Evet, burası bende eksik, burası acıyor” diyebilmek…
İşte insanı olgunlaştıran tam da budur.
Çünkü insanı yücelten kusursuzluğu değil,
kusurlarının farkında olup onları onarma gayretidir.
Herkesin bir kör noktası vardır.
Ama asıl mesele kör olmak değil,
o körlüğü kabul edecek yüreğe sahip olmaktır.
Bir gün cesaretle kendi kör noktamıza bakabilirsek,
işte o gün hem kendimizi
hem de dünyayı daha doğru göreceğiz.